قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ
وَالَّذِين لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ َ
“De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak
akıl sahipleri öğüt alırlar.” (Zümer, 39/9)
İlimden asıl maksat Allah’ı
bilmektir ki ilim sadece akıl sahibi olan insana teklif edilmiştir. Aklını
imani bilginin emrine veren kişiye âlim denir. Alim marifetullah sahibidir.
Marifetullah, Allah’ı bilmek ise O’na kullukla beraber gelen bir süreçtir.
Kul Rabbinin varlığını birliğini,
O’ndan başka bir güç olmadığını bilir ve O’na ibadet eder. İbadet ettikçe
kitabi bir bilgiyle değil, Vehbi bir bilgiyle yani O’na yakınlaşmış olmak
şuuruyla marifetullaha erişir.
Marifetullah’a ulaşan kul iyi ve
kötü zamanlarının O’ndan gelen bir imtihan olduğunun şuuruyla şükür ve sabır
eyler. Neticede kullara ve eşyaya kulluktan kurtulup zamana ve mekâna
hapsolmaktan çıkıp Rabbini tanır. İşte gerçek ilim, işte Hakikat…
Zaten ayetin baş tarafının meali
şöyledir: “İnsanın başına bir sıkıntı geldi mi Rabbine yönelip O’na yalvarır. Sonra
Rabbi katından ona bir nimet verilince daha önce yalvardığını unutarak yolundan
saptırmak için Allah’a eşler koşmaya kalkar. Deki ona: İnkârcı tutumunla biraz
eğlen dur bakalım. Gerçek şu ki sen ateşi boylayacaksın. Şimdi bu adam mı yoksa
ahiret kaygısıyla, Rabbinin rahmetine nail olma ümidiyle gece vakitlerinde
secde ederek, ayakta durarak, kendini ibadete veren kişi mi daha iyi? Hiç
bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?
İman ilimle beraber gelen bir
husustur. Allah’ın varlığı ve birliği ile ilgili hissiyat bizim ruhumuzda var
olmakla beraber Yüce Rabbimiz merhametinden dolayı peygamberler ve kitaplar
göndererek bize kendisini tanıtmıştır. Ayrıca O’na nasıl kulluk edeceğimizi ve
yeryüzünde nasıl bir düzenle yaşayacağımızı peygamberleri vasıtasıyla bize
bildirmiştir. Bu bilgiye inanan Rabbini tanımış ve iman etmiştir.
Oysa ruhundaki ilahi bilgiyi
küfürle örten inatçı zalimler ne peygamber ne kitap tanımışlardır. Kulluk
insanın yapısında fıtratında var olduğu için de bu sefer nefsine, paraya, şöhrete
ve şeytana kulluktan kurtulamamışlardır.
Rabbimizin ilimden kastettiği işte
bu imani bilgidir. İnsanı her türlü esaretten kurtarıp tevhide ulaştıran,
Rabbini tanıtan ilimdir.
İlim sahipleri de ibadetle ve
salih amellerle ruhunu Allah’a yakınlaştıran, yaptığı her işin ahirette bir
sonucu olduğu şuuruna erişmiş kişilerdir. Bu yüzden ilim sahipleri, âlimler
ayeti kerimede “gece boyu secde ve kıyam ile Rabbinin huzurunda duran, ahirette
ilahi rahmete erme ümidi taşıyan kimseler olarak tarif edilmiştir.
Yoksa kitapları okuyup okuyup
sırtında yük taşıyıp da o bilgi ne ruhuna ne sadrına ne hayatına hiçbir şekilde
tesir etmeyen kişiler alim olmak bir yana dünyalık menfaati için Kur’an
ayetlerini satan kimselerdir.
Alim odur ki, İlahi bilgiye yani
marifetullaha sahip ola ve huşu ile
Rabbinin huzurunda gece secdeye gündüz kıyama dura. Gece ibadetle ve dua ile
meşgul olurken, gündüz Allah’ın yeryüzünde murad ettiği Hakkaniyeti tesis ede.
Adalet, sabır ve şükür ile kaim ola…
Gülsüm Sezen
25.09.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder