1970'te doğdu, talebelik, öğretmenlik, vaizlik, yazmak, en önemlisi annelik bütün hayatı

22 Eylül 2016 Perşembe

İslam Alimi Olmak


Alim deyince genellikle gözümüzün önüne başında sarığı, sırtında abası ile yere diz çökmüş, idare lambasının ışığında kitaplarının arasında kaybolmuş bir mübarek zatın resmi gelir. O zamanlar elektrik yoktur, masa sandalye yoktur, bilgisayar ve internetten kütüphanelere erişim yoktur. Bir alime tele konferansla bağlanıp onu izleme imkanı yoktur. Ancak her çağda Müslüman bir alimde bulunması gereken standart özellikler onda vardır. Olmasaydı adları günümüze ulaşmazdı. Neydi bu özellikler?
Ayrıca zihnimizde hiç bayan alim resmi de yer almaz. Oysa bize ışık tutan mübarek alim hanımlarımız yok mudur. En başta Hz. Aişe olmak üzere... Vardır da adları yine bir alimde bulunması gereken çok önemli bir özellik dolayısıyla duyulmamıştır.
Günümüzde bir Müslüman alim nasıl yetişir? Yapmak istediğimiz bir eseri, yazmak istediğimiz bir kitabı önceden planlamamışsak ortaya bir şey çıkmaz. İslam alimi profilini oluşturmadan, nasıl bir karakter ortaya çıkarmak istediğimizi bilmeden de bir alim yetişmez. Öncelikle nasıl bir alim, ardından nasıl yetiştireceğiz sorularına cevap aramak gerekir.
Zihnimizde canlanan resim şöyledir:
İslam dini bütün alanları kuşatabilecek bir medeniyet dini olduğundan Müslüman Alim de mesleğini veya çalıştığı ilim dalını İslam'ın bakış açısıyla yoğurmalı, hayata tatbik etmelidir.
Öncelikle İslam aliminin birkaç dil öğrenerek teknolojik imkanlara sahip olarak batıdan ya da doğudan gelen İslam karşıtı fikri veya siyasi akımlarla mücadele edecek donanıma sahip olmalıdır.
Tıp, hukuk, sosyal ya da teknik alanlarda çalışan akademisyenlerimiz bu ilimlerle İslam İlimlerini kendilerinde buluşturduklarında Müslüman bir Alim olacaklardır. İlahiyatçılarımız da öncelikle Arapça kaynaklardan faydalanabildikleri, farklı ilim dallarını kuşatabildikleri müddetçe diğerlerine yol gösteren alimler olacaklardır.
Peki, her türlü teknolojik imkanlara sahip olduğumuz, dikkati dağıtıcı ögelerle kuşatıldığımız, menfaate ulaşımın kolay olduğu günümüzde alim nasıl olmalıdır?
Bu sorunun cevabını Prof. Dr. Recep Şentürk'ün bir makalesinden alıntılarda arayacağım. Kendisi günümüzün alimlerini yetiştirmeye baş koymuş bir zattı ve alimi şöyle tarif etmiştir:
"Alim aynı zamanda 'muallim’dir yani ilmini toplumla paylaşan bir lider, danışman, mürşit, rehber ve eğiticidir.
Bir peygamber varisi olarak âlim bütün toplum kesimlerine hitap eder ve onları irşat etme sorumluluğunu omuzunda taşıdığını yüreğinde hisseder.
Beşeriyetin ve içinde yaşadığı toplumun dini ve ahlaki gidişatından kendisini sorumlu tutar; tebliğ, tedris, irşat, vaaz, emir bilmaruf ve nehyianilmünker yapar; fetvalarıyla topluma yön çizer.
Âlimin muhatap kitlesi sadece talebeler ve eğitilmiş insanlar değil, bütün halktır. Her sosyal tabakaya anlayacakları dille hitap edip onları Hak yoluna irşat eder.
Âlimin taşıması gereken vasıflar nelerdir?
Bir: İslam âlimi İslam'ın varlık, bilgi, hakikat anlayışını benimser ve düşüncesini bunlar üzerine inşa eder. İslam ilim geleneğini diğer ilim geleneklerinden, özellikle de Batı bilim geleneğinden ayırt eden hususlar bunlardır. İslam’ın bu konulardaki yaklaşımı çok katmanlıdır ve geleneksel olarak meratibü'l-vücud (katmanlı varlık), meratibü'l-ulum (katmanlı ilim), meratibü'l-hakâik (katmanlı hakikat) şeklinde kavramsallaştırılmıştır. Günümüzde hakim olan pozitivist dünya görüşü ise sadece maddi varlık seviyesi ve ampirik bilgi düzeyini kabul eder, bunun dışındaki varlık ve bilgi mertebelerini reddeder.
İki: Bir İslam âlimi düşünce, yorum ve istinbat metodu olarak usul-i fikh’ı kullanır. 'Usulsüzlük vusulsüzlüktür’ denilmiştir. Günümüzde usul-i fıkh yerine Batı’dan ithal bazı metotlar ikame edilmeye çalışılmaktadır veya eklektik ya da sentezci bir yaklaşım sergilenmektedir. Hâlbuki usul-i fıkh sadece İslam hukukunun değil, hem Kur'an'ı, hem hadisi anlamanın ve hüküm çıkarmanın metodudur. Kur’an, meal ve hadis okumalarında bir yorum metodu olarak mutlaka usul-i fikhın kullanılması gerekmektedir yoksa bu kutsal metinleri metotsuz yorumlamaya kalkmak ciddi yanlışlara yol açar.
Üç: İslami ilimlerde orijinalite ve katkı yapmak mevcut binaya yeni tuğlalar koymakla mümkün olur. Bir İslam âlimi orijinalite ve katkı olarak, eskiyi tamamen yıkıp sıfırdan yeni bir ilim ve ilim sistemi inşa etmeyi görmez. İhya ve tecdit, İslam’ı yenilemek değildir, uygulamayı yenilemektir. Çünkü İslam kemale ermiştir ancak Müslümanların uygulamalanndaki bidat ve sapmalan düzeltmek ve değişen şartlar içinde şer’i ahkâmın ve Nebevi sünnetin nasıl tatbik edileceğini göstermektir.
Dört: Edep sahibidir. Edep sahibi olmayan insan âlim kabul edilmez. Edep eğitimi ilim eğitiminden öncedir. Edebin ölçüsü de Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünnetidir.
Beş: İlmi geçim kaynağı bir kariyer olarak görmez; bir ibadet olarak görür. İlim öğretirken amacı dünyalık menfaatler elde etmek değil, Allah nzası için beşere hizmettir.
Altı: Öğrendiklerini önce kendisi uygular. İlmiyle amel eder. İlmi merakını gidermek veya kariyerinde ilerlemek için değil, kemale ererek Allah’ın nzasını kazanmak için öğrenir ve öğretir. İslam eğitiminin amacı ihsan sahibi insan-ı kâmil yetiştirmektir.
Yedi: Âlim takva sahibidir; azimetle amel eder, şüpheli şeyleri vc ruhsatlan terk eder. Ama fetva verirken vera (takva) ile fetva vermez; muhatabın hâline en uygun neyse o şekilde fetva verir. Hakiki ilim talebelerinin ilimleriyle birlikte takvaları da artar, ilim ve takva doğru orantılı olarak artmazsa şahsiyet ve davranış problemleri ortaya çıkar. Takva sahibi olmayan âlimler, ilimlerini şahsi kaprislerini tatmin ve menfaat temini için kullanırlar, nefsin ve şeytanın aleti olurlar.
Âlim eğitiminin ilmî unsurları neler olmalıdır?
Günümüzde bir İslam âlimi asgari aşağıdaki bilgilere sahip olmalıdır. Dolayısıyla müfredatın bu donanımı sağlayacak tarzda şekillendirilmesi gerekmektedir.
Bir: Bir İslam âlimi klasik ve modern Arapça yazma ve konuşma becerisini en üst seviyede kazanmalıdır. Nitekim klasik dönemdeki bütün İslam âlimleri eserlerini Arapça olarak vermişlerdir. Günümüzde de bir İslam âlimi Arapça eser kaleme alabilecek seviyede Arapça bilmelidir.
İki: Eskilerin "Alet İlimleri" dedikleri Dil ve Belağat ilimlerini (sarf, nahiv, vad’, mantık, adabü'l-bahs, bedi, beyan, meani) sistemli bir şekilde sırasıyla öğrenmelidir.
Üç: Başta İngilizce olmak üzere Batı dillerini öğrenmeli ve bu dillerdeki ilgili literatürü rakip etmelidir.
Dört: Farsça ve Osmanlıcayı öğrenmelidir. Mümkünse başka İslam dillerini de öğrenmeye ve o dillerdeki literatürü takibe çalışmalıdır.
Beş: İslami ilimlerin bütün dallannda bilgi sahibi olup bir tanesinde uzmanlaşmalıdır. Bunu yaparken, nassi (klasik metinden okuma) ve mevdui (yeni yazılmış kitaplardan konu anlatımı şeklinde okuma) metotlarını takip etmelidir.
Altı: Modern beşeri ve sosyal bilimlerin temel meselelerine ve yaklaşımlara eleştirel bir aşinalık sahibi olmalıdır. Bu bağlamda Doğu ve Batı klasiklerini mutlaka okumalıdır.
Yedi: Güncel tartışmalar hakkında İslami yaklaşım ve yeni uygulamalara dair fikhi tartışmalar ve fetvalara aşina olmalıdır. Fıkhı mutlaka güncel hayat içinde yorumlamalıdır ki ben buna 'uygulamalı fıkıh’ diyorum.
Aynca İslam âliminin kendisini yazılı ve sözlü olarak ifade etme kabiliyetini kazanması gerekir. Makale ve kitap yazmayı, fetva vermeyi, hitabeti ve ders vermeyi (pedagoji) öğrenmesi gerekir. Bu hususlar sadece ders ile değil, uygulamanın içinde eski adıyla muitlik (asistanlık ve staj) yaparak öğrenilebilir.
Talebe Doğu ve Batı ülkelerine seyahat etmeli
Bunun yanında talebenin Doğu ve Batı ülkelerine seyahat etmesi hem yabancı dilini geliştirmesi, hem bilgi ve görgüsünü artırması, hem de oralardaki âlimlerle tanışıp istifade etmesi için son derece önemlidir. Eskiler buna rıhle derler ve çok teşvik ederlerdi. Dünyanın farklı ülkelerini gezip görmek, bir âlime, ümmetin ve beşeriyetin meselelerini daha iyi anlamasını sağlayacak bir ufuk kazandırır. Bugün saygı duyarak eserlerini okuduğumuz büyük âlimler arasında rıhle yapmayan çok nadirdir.

Sonuç olarak günümüzde kâmil manada İslam âlimi yetiştirmek son derece zor ve çok sabır gerektiren bir hedeftir. İslam dünyasında bu maksatla yola çıkan projelerin tamamı sabırsızlıktan dolayı akamete uğramıştır. Kanaatimce yukarıda sıraladığım hususlara riayet edilmemesi de günümüzde ihtiyaç duyduğumuz İslam âlimi yetişmemesinin sebeplerini ortaya koymaktadır. İslam âlimi yetiştirme meselesini halletmeden diğer ahlak, din, fikir, sanat, kültür ve medeniyet meselelerimizi halletmemiz imkânsızdır." (Prof. Dr. Recep Şentürk (Fatih Sultan Mehmet Vakıf  Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enst. Müdürü),http://www2.diyanet.gov.tr/DiniYay%C4%B1nlarGenelMudurlugu/DergiDokumanlar/Aylik/2014/eylul.pdf

Rabbim bizlere günümüzün insanını İslamın ve ilmin ışığıyla aydınlatacak Müslüman alim Hanımefendiler yetiştirmeyi nasip etsin. Amin
Gülsüm Sezen
22 Eylül 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder